Liyakat Esastır: Vasıfsız İşçiden Memura Amir Olmaz

Liyakat Esastır: Vasıfsız İşçiden Memura Amir Olmaz

Kamu kurumlarında liyakate aykırı görevlendirmeler tartışma yaratıyor: “Eğitimsiz ve siyasi referansla atanan kişiler, yıllarca eğitim almış memurların üzerinde olamaz.”

Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK), üniversitelere gönderdiği yazıda “İşçilerin, memurların amiri olamayacağı” yönündeki kararı, kamuda uzun süredir süren yetki tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Açıklama, kamuoyunda geniş yankı uyandırırken, çok sayıda akademisyen, bürokrat ve eğitimci bu tutumu destekleyen açıklamalarda bulundu.


Uzmanlar, bu kararın yalnızca üniversitelerle sınırlı kalmaması gerektiğini, tüm kamu kurumlarında liyakat ve eğitim esaslı atamaların yapılmasının elzem olduğunu belirtiyor.


“Eşitlik İsteyen, Aynı Yoldan Geçmeli”
Kamuoyunda yapılan değerlendirmelerde, “Eğer bir eşitlikten söz edilecekse, bu eşitlik eğitim, sınav ve yeterlilik süreçlerinden geçilerek sağlanmalıdır” deniliyor. Yıllarca eğitim almış, sınavlarla kamu görevine atanmış memurların, mesleki bilgi ve tecrübeye sahip olmayan kişiler tarafından yönetilmesi hem vicdani hem de kurumsal düzen açısından büyük sorunlar doğuruyor.
“Bir Temizlik Görevlisinin Hekime Amir Yapılması Adaletsizliktir”
Tartışmaların odak noktası, eğitimsiz ve vasıfsız kişilerin memurların üzerine yönetici olarak atanması. Bu uygulamanın hem kamu vicdanını zedelediği hem de kamu hizmetlerinde aksamalara yol açtığı belirtiliyor. Özellikle “temizlik görevlisi, teknisyen ya da şoför gibi kadrolardan, herhangi bir yöneticilik eğitimi ya da deneyimi olmadan yapılan atamalar”, liyakat ilkesini doğrudan ihlal ediyor.


“Kamu Kurumları Siyasetin Değil, Bilimin Alanıdır”
Son dönemde kamu kurumlarında, özellikle hastaneler ve eğitim kurumlarında, aktif siyasette yer alan bazı kişilerin yönetici pozisyonlarına atanması da eleştirilerin odağında. Bu durumun, kurum içinde siyasi baskı ve kutuplaşma yarattığı, çalışanlar arasında huzursuzluğa neden olduğu ifade ediliyor.
Uzmanlara göre, siyasi referansla yapılan atamalar, kamu kurumlarının tarafsızlığına gölge düşürüyor ve çalışanlar arasındaki eşitlik ilkesini de zedeliyor.

“Memur Masa Başında, İşçi Sahada Uzmandır”
Kamu yapısında memurlar ve işçilerin görev tanımlarının farklı olduğu, işçilerin bedensel emekle, memurların ise zihinsel çaba ve bürokratik bilgiyle hizmet verdiği hatırlatılıyor. Bu sebeple iki farklı meslek grubunun yönetim kademelerinde aynı ölçütlerle değerlendirilmesi adil bulunmuyor.


“Eğitimsiz Yöneticiler, Kurumları Krize Sokar”
Yetkililer, yöneticilik pozisyonlarına getirilen kişilerin mutlaka eğitimli, mesleki bilgiye sahip ve yönetim süreçlerinden geçmiş olmaları gerektiğini vurguluyor. “Herkes eğitimini aldığı işi yapmalı. Bir araba tamircisi masa başında idari süreçleri doğru yönetemez; bir memur da atölyede motor söküp takamaz” ifadesiyle, mesleki uzmanlıkların birbirinden ayrıldığına dikkat çekiliyor.


“Çocuklar Neden Okusun?”
Toplumda bu tür atamaların, gençlerin eğitim motivasyonunu kırdığına da değiniliyor. “Eğer liyakat dışı yollarla insanlar yönetici olabiliyorsa, çocuklar neden yıllarca okuyup sınavlara girsin?” sorusu, pek çok ailenin kafasında yankılanıyor. Eğitim hayatına büyük yatırımlar yapan ebeveynlerin, çocuklarının, referansla atanmış vasıfsız kişilerin emri altına girmesini istemediği dile getiriliyor.


SONUÇ:
Kamu hizmetlerinde kalitenin ve adaletin sağlanması için liyakat, eğitim ve deneyim temelinde atamalar yapılmasının önemi bir kez daha ortaya çıktı. Kurumlarda yönetici pozisyonlarının ehil kişilerce doldurulması, hem kamu düzeninin hem de toplumsal huzurun korunması açısından hayati önem taşıyor.
“İşçi değerlidir, memur değerlidir; ama herkes kendi kulvarında değerlidir.”